GÜLŞEN ÖZER

Pek çoğumuz yaptığımız mimari ve iç mimari projemizin, mekana dair yaptığımız tasarımların başka yerde uygulanmış olduğunu görünce projemizin, tasarımımızın çalındığını söylemişizdir. Oysa böyle bir iddiada bulunabilmemiz için bunların uygulanmış olması gerekir. Uygulanmış estetik değere sahip her mimari ve iç mimari proje eser sayılır. Uygulanma aşamasına gelene kadar her mimari veya iç mimari proje belli aşamalardan geçer. Fikirle başlayıp çizimle-tasarımla devam eden ve uygulamayla son bulan her proje sadece o kullanıcıya ya da kuruma özel bir yer haline gelir. Çünkü daha fikir aşamasında kullanıcı istek ve ihtiyaçları gözetilerek o mekan oluşturulur. Bir yerde uygulanmış bir proje başka bir yerde uygulandığında oradaki kullanıcıların ihtiyaçlarına cevap veremeyebilir. Bu yüzden var olan bir projeyi bir tasarımı tekrarlamak ya da kullanmak bu anlamda yapılmaması gereken bir davranıştır. Baktığımız zaman kent çok katmanlı, çok çeşitli yapıların bir arada iç içe, yer aldığı bir ortamdır. Yapı üretiminin giderek ivmelendiği, teknolojinin benzer üretimleri dayattığı, internet üzerinden dünyada var olan bütün örneklere ulaşma olanağının olduğu, tasarım sürecinin çok sayıda kişi ve bileşene bağımlı hale geldiği bir ortamda özgünlük, müelliflik, telif hakları gibi kavramları tartışmak, yapıları tasarım ve özgünlük sınırları içinde ayırt edebilmek daha da güçleşiyor. Bu nedenle teorik olarak bakıldığında hiçbir yapı bir diğerinin aynısı ya da kopyası olamaz ya da olmamalı. Nitelikli tasarım ise her şeyden önce bağlama duyarlı olan tasarımdır.

Bir mimari-iç mimari proje fikir aşamasından çıkıp somut hale bürünene kadar yani eserimiz meydana gelene kadar zorlu süreçlerden geçmektedir. Fakat uygulama aşamasına geçilmeden önce daha tasarım aşamasındayken de gözetmemiz gereken kurallar vardır. İmar Kanunu, Boğaziçi İmar Kanunu ve  diğer çeşitli yönetmelikler uygulama aşamasında hangi tasarımın  uygulanıp hangisinin uygulanamayacağına dair bizi yönlendirir ve daha tasarım aşamasındayken bu kurallara göre bizler tasarımlarımızı geliştiririz. Bu yasalara hakim olmamak uygulama aşamasında sıkıntılara sebebiyet verir. Örneğin, İstanbul Boğazı’na sıfır bir projede yapı cephesini istediğimiz gibi değiştiremeyiz. Çünkü Boğaziçi Yönetmeliği ilgili maddeye göre İstanbul Boğazı’nda var olan kent siluetine uygun minimum müdahale ile cephelerde düzenlemeler yapılabilir. Bu kuralı daha tasarım aşamasındayken bilmemiz ileride doğması muhtemel sorunları daha tasarım aşamasındayken bertaraf etmemizi sağlar.

İlgili kurum ve kuruluşlardan gerekli izin ve onaylar alınan mimari-iç mimari projemizin (eserimizin) uygulandıktan sonraki süreçte de arkasında durmalı, haklarımızı gözetmeliyiz. Mimari-iç mimari proje çizilip, eser kapsamında değerlendirilecek aşamaya geldikten sonra, bu eser üzerinde eser sahipliğinden doğan maddi ve manevi haklarımız vardır. Mimarlık mesleği açısından ürettiğimiz eserin hem tasarım süreci hem özgünlüğü açısından ona müdahale edilemeyeceğine ilişkin telif haklarımız bizim için önemli bir sigortadır.

Telif haklarımız özellikle tasarım süreci bitip uygulama aşaması başladıktan sonra ortaya çıkan sorunlarla ilgili olarak gündeme gelir. Meslek hayatımız boyunca bilmemiz gereken en önemli hakkımız olan eser üzerinde değişiklik yapma yasağıdır. Bu hakkımız, bizim bilgimiz dahilinde olmadan yaptığımız bir projenin herhangi bir kimse tarafından değiştirilememesi anlamına gelmektedir. Özellikle uygulama süreci başladıktan sonra bizim iznimiz alınmadan, haberimiz olmadan projede bir değişiklik yapılırsa bizim iznimiz olmadığı sürede eser sahibi mimarın yani bizim hakkımız ihlal edilmiş olur. Proje üzerinde değişiklik yapma yetkisi sadece eser sahibi mimara yani bize aittir ve bizim onayımız alınmadıkça projemizde yapılan her değişiklik eser üzerindeki (projemizde) manevi haklarımızı ihlal eden bir nitelik taşır. Manevi hakkımız ihlal edildiğinde uğradığımız zarara karşılık olmak üzere manevi tazminat davası açabiliriz. Örneğin mimari projemizin değiştirilmesi sonucunda kötü bir proje olarak uygulanması gibi bir sonuç ortaya çıkarsa şerefimiz ve itibarımızın zedelendiği kabul edilebilir. Böyle bir durumda hakkımızı ihlal eden kişi ya da kişilere karşı maddi ve manevi tazminat talep edebiliriz.

Mesleki anlamda isim yapmış bir mimar düşünelim. Bu mimarın yaptığı projenin mimarın izni olmadan bu şekilde değiştirilmesi sonucunda kötü bir yapı ortaya çıkarsa mimarın şeref ve itibarı zedelenmiş olur. Ortaya çıkan kötü yapı itibariyle mimar belki hayatı boyunca proje alamayabilir. Böyle bir durumda uğradığı ve uğrayacağı zarara karşılık maddi tazminat talep edebilir. Fakat projemizde meydana gelen değişikliği sonradan onaylamamız mümkündür. Yapılan bu değişikliği onaylamamız durumunda ortaya çıkan hak ihlali durumu sona ermiş olur.

Uygulamaya dönen projemizin bir kısmını yapması için başka bir işletme ile sözleşme yaparak projemizin işleme hakkı işletmeye devretmiş oluruz. Eğer işletme hakkını devrettiğimiz kişi, bizimle yapılan sözleşmeye uymadan projede değişiklik yaparsa ve değiştirilmiş projeye göre binayı inşa ettiği için sözleşmeye aykırı davranmış olur. Dolayısıyla sözleşmeye aykırılık sebebiyle projemizi devrettiğimiz kişiye karşı dava açabiliriz. Mimari projemizde henüz değişiklik yapılmamış olmakla beraber herhangi bir değişiklik yapılma tehlikesi varsa tecavüzün men’i davası, projemize karşı bir tecavüz yapılmış ve bu tecavüz sürmekteyse tecavüzün ref’i davası da açılabilir.

Geçmiş yıllarda toplu konut projesi üzerine bir yarışma açılmış ve ödül almış bir toplu konut projesinin uygulamaya geçirilmesine karar verilmişti. Fakat proje uygulanma aşamasında  toplu konut projesini çizen mimarın istediği gibi ilerlemeyerek toplu konut projesi içerisinde bulunan  bir binanın dış cephesinde renk değişikliği yapılması gündeme gelmişti. Proje sahibi mimarın izni alınmadan projedeki renk yerine binaların dış cephesi başka bir renge boyanmıştı. Olayda mimarın, eser üzerinde değişiklik yapma yasağı hakkı ihlal edilmiş oluyor. Bunun üzerine mimar, mimarlık literatürüne de geçen bu eserin eski hale iadesi ve manevi tazminat talepli bir dava açıyor. Mimarın açtığı dava, yerel mahkeme tarafından mimar lehine sonuçlanıyor ve mimarın eski hale iade ile manevi tazminat talebi kabul ediliyor. Mahkeme kararı, binanın renginin değişmesi ile birlikte eserin orijinalliği bozulmuştur gerekçesiyle mimarı haklı buluyor. Mimarın tasarımını taşıyan bir güzel sanat eserinde de mimarın hak sahipliğinin söz konusu olması gerekir. Bu durumda binanın renginin değişmesinin mimarın manevi haklarının ihlali olduğunu tespit etmek mümkün olacaktır. Özetle; bu kararda, mimarın çizmiş olduğu projede, bina sahibinin mimarın izni olmaksızın her durumda hiçbir değişiklik yapamayacağı görüşünde olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

Sonuç olarak mimarlık-tasarım ortamı ve ülke gerçekleriyle hukuk arasında sürekli bir geri besleme var. Dolayısıyla yasalar günün koşullarına göre yeniden düzenleniyor, tadil ediliyor, kapsamları değişebiliyor. Bizlerinde yaptığı projeler bu yasalara, kurallara göre şekilleniyor ya da değişen yasaya göre projemizi revize etmek zorunda kalıyoruz. Bizlerin bu kural ve yasalara hakim olmamız çok önemli hale geliyor. Sadece tasarım ve uygulama değil ileride bizlerin oluşturduğu eserlere karşı da eser sahipliğinden doğan telif hakkına yönelik haklarımızı bilmeliyiz ve bu haklarımızın ihlali durumunda gerekli tedbirleri almalıyız.

Kaynaklar

Ertaş, Ş. & Gökyayla, K. E. (2000). Mirarî Projeler Üzerindeki Telif Hakkı. https://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2020/01/S.Ertas1_.pdf

Suluk, C. (2011). Mimari Eserlerde Eser Sahibi ile Yapı Malikinin Menfaatlerinin Dengelenmesi. http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/frmmakale/2011-1/1.pdf

Url. www.mimarlarodasiankara.org/download/TelifHaklari.pdf

Url. www.arkitera.com/soylesi/binadan-ote-bir-sehir-mekani/

Url. https://www.teget.com/meydanladiyalog/

ESER OLMA MÜCADELESİ” için bir yorum

  1. Mimar olan ve hukuk öğrencisi olan Gülşen hanımın yaptığı bu çalışma , yazdığı yazı takdire şayandır. Öncelikle başarılı bir kadının yazısının 29 Ekim de paylaşılması , Atatürk’ün bahsettiği , Atatürk’ün izinden giden çalışkan zeki bir Türk gençliği yetiştiğinin somut bir kanıtıdır. Bu başarılı kadının başarısı hepimizin başarısıdır. Gurur duydum ve göğüsün kabardı. Başarılarınızın devamını gelmesi dileklerimle…

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s