HABİBE ŞENKAL

İTÜ’de lisansüstü eğitime kabul maceramı anlatmaya lisans eğitimimi aldığım üniversitemden başlamazsam hikayem yarım kalır.

Trakya Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunuyum. Üniversite yıllarım her hafta bin bir revizyonla değişen paftalarımın antedine “TÜ MİM FAK MİM BÖL” yazmakla geçmiştir. Gelgelelim bu metini Google’da arattığımda bir yanlışlık olduğu kanısına varıp “bunu mu demek istediniz? İTÜ MİM FAK MİM BÖL” olarak düzeltmek istemiştir.

Tabii ki, TÜ ile İTÜ arasındaki tek benzerlik sadece harflerden ibaret değil. Her ikisinin de eski askeri kışlada mimarlık eğitimi vermesi, sahip olduğu tarihi doku, kendine has atölye manzaraları (Boğaz ve Selimiye), her türlü dedikodunun ve sınav kritiğinin yapılabileceği keyifli Ortabahçe’si bu benzerliklerden bazıları. Belki de bu benzerlikler bilinçaltımda İTÜ ile böylesi özdeşleşmeme sebep olmuştur.

Lisans eğitimimin sonlarına doğru yüksek lisans eğitimi almak istediğime ve bunun mimari ile bilişim arakesitinde olması gerektiğine karar vermiştim. Ardından bu konudaki bilgilerimi çalıştay, seminer, konferans ve eğitimlere katılarak geliştirmeye çalıştım.

İTÜ Mimari Tasarımda Bilişim Yüksek Lisans Programı’na ilk olarak 2019-2020 güz dönemi için başvurdum. Büyük bir heyecanla, tam da doğum günüm olan 27 Haziran’da yüksek lisans mülakatına katıldım. Bir an doğum günümü başvuru yapan 150-200 kişi ile birlikte tamamlayacağımı düşünsem de sonunda mülakata girdim. Bir masa etrafında sıralı oldukça kalabalık bir jüri karşısına çıkmıştım. Yanımda getirdiğim portfolyom elden ele gezerken, ben de kendimden, neden bu programı seçtiğimden ve neler yapmayı hedeflediğimden bahsettim. Sessizleştiğim ilk anda sorular ve yorumlar sırayla yağmaya başladı. “Madem bu seviyede Fransızca bilgin var neden Fransa’da eğitim almıyorsun?”, “İlgilendiğin konularda hangi hocalar çalışıyor, kimle çalışmak isterdin?”. Mülakatımdan sonra jüri onca adayla mülakat yapmayı yetiştiremeyeceklerinden önce ALES puanı ve lisans ortalaması şunların altında olanlar beklemesin, sonra da yabancı dil puanı bunun altındakiler beklemesin gibi açıklamalarla süreci hızlandırmaya çalıştılar. Neyse ki, ben belirtilen sınırların üstündeydim ve mülakatım bitmişti. Üstelik kötü geçmediğini de düşünüyordum.

Değerlendirme sonuçlarında ismimi görememek oldukça üzücü oldu ama pes etmedim. Bu mülakat sonrasında anladım ki ALES gerçekten de yüksek lisans için en önemli şeydi. İlk mülakatım sonrasında kendimde gördüğüm eksikliklerimi listeledim.

Yüksek Lisans Mülakatı için Yapılması Gerekenler

  • Başvurulan programdaki akademik kadroyu AVESİS üzerinden incelemek,
  • Akademik kadronun çalışma alanlarını bilmek,
  • Çalışmak istediğin alandaki tez çalışmalarını incelemek,
  • Ders içeriklerini detaylıca inceleyip seçmeli derslerine karar vermek,
  • Tez danışmanına karar vermek (yukarıdaki maddeler detaylı incelendiğinde çalışmak istediğin alana ilgi duyan kişileri bulmuş oluyorsun),
  • Üniversitenin düzenlediği zirveler, konferanslar ve diğer etkinlikleri takip etmek,
  • Ve sırada en önemlisi hocaları kıskaca almak (Bu madde ile hedeflenen bir nevi dedektiflik olup; çalışmak istediğiniz hocanın konuşmacı olduğu konferans ve sempozyumlardaki sunumlarını, jürisinde olduğu tez sunumlarındaki yorumlarını dinlemek, dergilerde yayınladığı makaleleri okumak, düzenlediği etkinlikleri takip etmek hatta bunlara katılmak anlatılmak istenmektedir).

Yukarıda sıraladığım maddelerle aslında hem hedeflediğiniz yüksek lisans programının eğitim mantığını, yönelimlerini ve size katacaklarını görüyor, hem de gelişmeleri yakından takip ederek çalışmak istediğiniz alanın hangi yönde ilerlediğini görüp çağı yakalama fırsatı elde ediyorsunuz. İlgi duyduğunuz alan hakkında bilgilerinizi arttırmanız da cabası. Aslında, bunların hepsi yüksek lisans başvuru evraklarından en önemlisi olan niyet mektubu için kendinizi geliştirmenizi sağlıyor.

Yüksek lisans esasında ilgi alanınızda kendinizi geliştirmenize olanak sağlar. Bu sebepten başvurulan programa olan ilginiz çok önemlidir. Bu ilgiyi ise niyet mektubu ile aktarmamız gerekir. İlk başvurumdaki niyet mektubumu yeniden okuduğumda eksikliklerimi görebiliyorum. Olayın özünü henüz kavrayamamış, daha küçük bir pencereden bakarak bilişimin uçsuz bucaksızlığını yakalayamamış, hevesli ama duyması, okuması, fikir sahibi olması gereken daha çok şey olan bir ben görüyorum.

İkinci yüksek lisans başvurumu 2020-2021 bahar döneminde yapmıştım. İkinci niyet mektubum ve mülakat konuşmam ile ilki arasındaki farklar aslında gelişimimin de göstergesi. Kodlama öğrenmeye başlamış, matematiğin tasarım aracı olarak kullanımını kavramış, parametrik tasarım, algoritmik tasarım, biçim gramerleri, makine öğrenmesi, yapay zeka ve kullanım alanları konularında kendini geliştirmiş bir ben görebiliyorum. Buna rağmen, yaklaşık 100 kişinin başvurduğu ve sadece 10 kişinin alınacağı bu başvuru döneminde asil listede yer alamamıştım. Önce birinci yedekte kalarak ardında tüm asillerin kayıt yaptırmasıyla yedekten asile geçenler listesinde yer alamayarak bahar dönemine veda etmiştim. İşte tam burada genel not ortalaması ve ALES puanlarının önemini bir kere daha vurgulamakta fayda var.

Üçüncü başvurumu arayı hiç açmadan 2021-2022 güz döneminde yaptım. Bu sefer çok daha bilinçli, kararlı, istekli ve ümitliydim. Daha çok okumuş, öğrenmiştim. Gel gör ki mülakattan sonra bu hislerimden geriye pek bir şey kalmamıştı. Bu sefer ki mülakat daha çok soru cevabın yer aldığı, katıldığım etkinlikleri ve okuduğum çalışmaları daha spesifik olarak anlatmamın beklendiği, beni diğerlerinden ayıran yanlarımı çok daha net tanımlamam istenen bir mülakat olmuştu. Buraya kadar her şey güzeldi belki ama mülakatın sonunda yaklaşık 150 kişinin başvuru yaptığı ve sadece 15 kişiyi alacaklarını bu sebepten ALES puanının çok belirleyici olduğu ve her ne kadar benim çok istekli ve bilinçli olduğumu düşünseler de sonucun ne olacağını bilemediklerini söylediklerinde “yine mi en başa dönüyorum?” sorusu zihnimde belirdi. Hemen ardından üzülme, motivasyonunu kaybetme, yine başvur, özel öğrenci olarak ders alabilirsin bunu da değerlendir gibi telkinler de gelince bu başvuruma dair ümitlerim ipini koparıp sağa sola yalpalayarak birden yere çakıldı.

İki hafta sonra sonuçlar açıklandı. Sonuçlar açık yazılı ad-soyad yerine KVKK gereği şifrelenmiş bir şekilde ilan edildi. Ha* Ş* ifadesini görünce ilk olarak afalladım. Nasıl yani, gerçekten mi? Aday numaramı kontrol ettim. Evet, bu benim. Tıpkı ikinci başvurumda olduğu gibi 11. olmuştum ama bu sefer 15 kişi alındığından kabul edilmiştim. Yoksa artık 11 uğurlu sayım mı olmuştu? İçime kuyruğu upuzun, süslü, rengarenk uçurtmasını neşeyle koşturarak uçuran çocuk sevinci doğdu. Minik bir hoplayıp zıplamalı sevinç gösterisinin ardın hemen aileme müjdeyi bildirdim. Bu sefer mutlu son.

Her yeni başvurumda en çekindiğim konu tekrar referans mektubu istemek olmuştur. Bunca başvurumda referans olarak desteğini eksik etmeyen pek sevgili hocalarım iyi ki varlar.

Şimdi yeni bir serüvenin ilk adımlarını atıyorum ve diyorum ki:

Pes etmediğiniz, her seferinde daha istekli olarak ve tutkuyla kendinizi geliştirip denemeye devam ettiğiniz sürece hedeflediğiniz şeylere ulaşmamanız mümkün değil. İnanmaktan vazgeçmeyin!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s